20 Şubat 2015 Cuma

Türk İnşaat Sektörünün Güçlü ve Zayıf Noktaları

1972 yılından beri aktif olarak inşaat sektörümüzün aktif bir üyesiyim. Bunca yıl boyunca, değişen siyasi iktidarların sektör üzerindeki etkilerini, tüm fiyat farkı kararnamelerini, değişen inşaat ihale yasalarını (2490 - 2886 – 4734) izledim ve bunların kapsamında çalıştım. Bütün bunların olumlu ve olumsuz yanlarına bizzat yaşayarak şahit oldum.

İnşaat yazılımlarının ülkemizdeki ilk örneklerini üreten bir kişi olarak, Avinal Yazılım Firmasını kurulduğu 1991yılından bu yana, 1000 den fazla firma ve 10000’lerce teknik personel ile birebir iletişimde ve bilgi alışverişinde bulundum.

Özellikle 2000 li yıllardan sonra ERP sistem kurucu, planlama ve "İnşaat Yönetim" sistem danışmanı olarak bazı inşaat firmalarımızla birlikte Cezayir, Kazakistan, Afganistan, Katar, Azerbaycan, Ukrayna, Türkmenistan, Romanya, Libya gibi ülkelerde çalıştım. Bu coğrafyalardaki inşaat koşullarını, insan kaynaklarını ve Türk müteahhitlerinin konumlarını izledim.

Türk insanının dinamizmi, mesai kavramı olmayan çalışma şevki, cesareti, pratik zekası, uygulamadaki becerisi ile gurur duyuyorum. Bu ülkelerdeki insan kaynağını kendi insanımızla mukayese ettiğimde, bu farklılık bana her zaman gurur vermiştir.

Bu nedenle değilmidir ki 2001 krizinden bu yana 60 tan fazla ülkede binlerce şantiyede iş gerçekleştirebildik. 2008 yılında, global kriz öncesi, yurt dışında aktif şantiyelerimizin sayısı 5000 civarında idi. 2008 de iş kapasitesi olarak Amerika ve Japonya dan sonra dünya 3. sü, daha sonraki yıllarda ise Çin den sonra dünya 2. si olarak belirlendik.

Ama ne yazık ki, müteahhit firmalarımız, inşaatların fiziksel gerçekleşmesinde sağladıkları bu başarıyı, plansızlık, sistemsizlik, ölçme ve değerlendirme konularındaki yetersizlikler nedeniyle, finansal başarı olarak gerçekleştirememişler,  binlerce şantiyeden de zarar ile dönmüşlerdir.

Firmalarımız “Yönetim Sanatı”nın başarılı üyeleridir. Ama finansal başarı, ancak “Yönetim Bilimi”nin ve de “İnşaat Proje Yönetimi”nin günümüz teknolojisinin kurallarına uygun gereklerini yerine getirerek sağlanabilir.

"Türk insanının dinamizmi, mesai kavramı olmayan çalışma şevki, cesareti, pratik zekası ile gurur duyuyorum.” demiştim. Ama müteahhit firmalarımızın büyük bir çoğunluğu, projelere sistemsiz, hesapsız ve programsız yaklaşımlarının bedelini ağır bir biçimde ödemekte ve ödetmektedirler. Bu bedeli müteahhit firmalardan daha çok, o firmalarda çalışan taşeronlarımız, işçilerimiz, teknik personelimiz ve piyasa ödemektedir. 

Türk müteahhitlik sektörünü dünyada 2. konuma getiren, ana yüklenici firmaların profesyonelliğinden ziyade; Türk insanının dinamizmi, çalışkanlığı, pratik zekası ve özellikle taşeron firmalarımızın kendi işlerini iyi bilmeleri ve uygulamadaki becerilerindendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder